İçimdeki Bend



    İçimde dökülen yaprakların sonu gelmiyor. Ardını arkasını temizlesem dahi dikmeye çalıstığım yeni fidanlar yeşermiyor. Ya içimde kök salmış o kocaman ağaç izin vermiyor yaşamalarına ya da fidanlar o kocaman ağacın heybetinden korkuyorlar. İşin ilginç tarafı oysa, içimde dökülen yaprakların sonu gelmiyor. Çok oluyor ben o ağacı keseli. Kelimeleri çıkaran dudağım dahi inanmıyor ya buna, neyse. İnanmak gerek öte yandan. Enine uzasın, içimi yemyeşil yapsın diyerek diktiğim fidan bendinimi çiğneyip benden uzak göklere vardı bile dikine dikine. Öyle dikine ki turnalar dahi mecburen konuyorlar aşmak için onu. Kökü bende kalsa da başını alıp gitti kökünden uzaklara. Bana sulamak kaldı ince ince. Oysa içimin suyu kurudu, yarattığım onca yerel hayat susuz kaldı. Kuraklık yaşadılar içimdeki halklar. Ayaklandılar, katlime ferman yazdılar. Astılar gıyabımda beni. Neyse ki acılar olgunlaştırıyor insanı. Ne ağacı öldürdüm beni benden aşan ne de içimdeki halkları ölüme terk ettim beni benden öldüren. İkisine de su vermeyi öğrendim zamanla. Başım dik yürüyorum ormanın içinden. Yok, içimdeki orman değil dışımdaki orman. İçime daha ne eksem bitmez. Yani şimdilik. Belki bir fidan ki yaşamak ustası... Yaşamak ister bir gün, içimde. Lakin şu an ne eksem bitmiyor ki ekmeyi de bıraktım. Öylesine yürüyorum olgunlaşmış bir şekilde. İhtiyar ağacım içimde, dışımda orman. Güneşi görüyorum içimde doğan. Sonra yaz yağmuru yağıyor. İçimdeki halklar çöl ortasında bayram ilan ediyorlar. Yaşamayı öğrendim, hayatı öğrendim. İçimde kendi halklarımla yabancı bir ağacı birlikte büyütmeyi öğrendim. Hem de içimin suyunu kurutmadan. İçimdeki ağaç dünyamı aştı. Eminin ben bir karınca kadar mikroskobik gerçeklik içindeyim, içime diktiğim ağacın başına. Sahi nasıl görünüyorum oradan?

Comments

Popular Posts