O Gün Gelirse
Güler yüzlü bir kalp atışının tan yerinde açan çiçeklerinde
Bir arı misalı bir o yana bir bu yana konuyorum.
Üzerime yağan yağmuru dolu bilip de
Yine de vazgeçmemek midir sevda denen iş?
Veyahut ıslak toprak kokusunu içine çekip de
Tomurcuklanmamış başak mıdır?
Ah sorular, sorular...
Cevabı in dibinde ölmüş yavru
Ah sorular, yavruyu hasretle koklayan ana gibi.
Ah gibi, ahlat gibi, yen gibi; ah sen gibi!
Öyle ya, ya açmaz olsaydı hiç o çiçekler?
Belki hasretin ağrılığındasın içimde,
Ama ya açmasaydı çiçekler?
Ya hiç koklamasaydım nefes verdiğindeki yaşamı?
Dayanmaz sorular inleyip duruyor burçlarımda.
Bir top atışı aşkın dayanılmaz soruları...
Yıkılmadım belki, ama içimde şahlanan harabeler;
Sen bir de ona sor kokusuna hapsolduğum yerde
İnim inim hasıl olmuş acı kahve koklamak,
Kokunu unutmak zorunluluğunu.
Değilse menekşe mi seçti kokusuyla unutulmayı?
Unutmaksa kokunu, boynunda kopardığım fırtınayı
Kıyımın en uzak koylarında kabartıyorum.
Bir veda belki orada, gözlerinde elinde dilinde...
Gittiğin kıyılarda açacak çiçekleri düşlüyorum.
Her birini kokladığımı, huzurunda boğulduğumu.
Üzgün değilim, biliyorum ki her dehlizinde
İştahla kaybolduğum o yüz, mutluluğun resmi olacak.
Ve yine biliyorum ki bu resim yüreğimde baş köşede
Olur da bir gün sana gösteririm diye atacak.
Ve o zaman temenni etmişliğimizin gururunda
Başka bir zamanda başka bir koşulda başka bir bizle
Yine yeniden kaybolmak üzere kokunla anlaşırım.
Şimdinin vedasını bu anlaşmaya nakşeder
Gözlerinde kaybolup giderim, biliyorum.
O gün gelirse kaybolup gideceğim, biliyorsun.
Comments
Post a Comment