Koş Kadın!

  Son baharın son günlerinde soluk soluğa bir mücadele sürüp gelmekteydi. Nefes nefese bir yokuşta peşinden gelenlerden kaçan bir kadının hırçın solukları o günü sarsıyordu. Her tarafa olur olmadık cümleler, süslü kelimeler ancak bir o kadar imlası bozukça atılıp duruyordu. Peşinden koşarken kim oldukları ayyuka lakin ne oldukları belirsiz şahıslar kadının peşini bırakmıyordu. Oysa herkesin peşndeydi bu şahıslar. Kimini hadsiz, kimini soruşturulası tayin eden bu şahıslar... Koşuyordu hala ancak hiç değişmiyordu yeri. Sanki gitmiyor da gidiyor gibi yapıyordu. Şahıslar da aynı durumdaydı. Tek bir farkla; onlar çirkinlikleriyle büyüdükçe büyüdükçe büyüdüler. Koşuyor kadın bir yokuşta, koşuyor. Büyüdükçe daha da belirginleşiyordu. Kadın şimdilerde fark ediyor ayrıntıları. Büyüyen çirkinliklerde sözde kimliklerine bürünmüş akademik önlükler görüyor. O an öylesine kızgın öylesine kızgındı ki ağzından tek bir kelime çıkabilmişti: "Ben bir öğrenciyim!". Ancak ne koşu bitmişti bu sözün üstüne ne de diğer arkadaşlarına savrulan haşin cümleler. Herkes savruluyordu her tarafa. Oysa ne mailler atılmıştı öğrenciler adına. Ne sözler verilmişti, ne cümleler edilmişti öğrencinin korunacağına dair. Lakin karanlıktı ardı bu sözlerin, bu kelimelerin. Kadın koşuyordu, yokuş boyu koşuyordu ancak bitmiyordu, bir yere varmıyordu kadın. Şahıslarsa büyümüş arşa varmışlardı çoktan. Ellerinde bize gerçek onlara oyuncak birtakım somutluklar vardı. Kimisi tıklım tıklım doldurulmuştu. Onlar öğrenciydi, onlar gerçekti ancak arşa varmış çirkinlikler doldurdukça doldurdular. Onlar öğrenciydi... Oyuncak sandılar! Haykırsak da "insan onlar, onlar öğrenci" diye; ne dinleyen vardı ne konuşan. "Bir şey olacak" dedik, "zarar gelecek" dedik, "önlem alın" dedik... Ancak yine oyuncak sandılar, kolaylık sandılar, kapakları yandan açtılar. Kadın koşuyordu, yokuş kadının hırçın soluklarıyla inliyordu. Kadın koşuyordu! Parkta oyun oynar gibi yaptılar, yandan açtılar kapakları. Kadın koşuyordu, kadın daha hızlı koşuyordu ancak yokuş bitmiyordu. Kadın durmadı bir hınçla daha da koştu ve sonunda o kadar koştu ki yokuştan öte cennete vardı. Yokuş inliyordu! Bir fidan altında göz yaşını akıtıyordu yokuş. Haykırarak, hıçkırarak ağlıyordu yokuş. Kadın koşmuştu, kadın aşmıştı. Yokuşu aşmıştı kadın. Öylesine ki o yokuştan geçen her bedenin kalbinde yaşıyordu. Ah be kadın! Sen öğrenciydin, ben öğrenciydim; biz öğrenciydik!





      Biz öğrenciydik! İrem Kütük öğrenciydi! Anısına gözyaşımı bırakıyorum A4 yokuşuna, o büyümekte olan fidanın dibine. Koş kadın, koş! 


Comments

Popular Posts