Kent Kusan Zürafa
Şehrin biraz üstünde
Ayaklarımda denizden halı
Çevremde biraz yeşil
İçinde gri bir verem:
Yayılıyor yeşili yedikçe.
Savruk dikitler
Nizami pencereler...
Ne desem bu şehirde ya gri ya iyot.
Sözüm ona bir gelişimdi bu çağ
Nerede yükselen bir değer var ise
Dolar ile ölçülür oldu, erdem hak getire.
Her yerde tek bacaklı zürafalar
Betonun kölesi, besledikçe besliyor.
Zürafalar beton kusuyor, kustukça yükseliyor.
Yükselen kusmuklar ile bir bombardıman:
Resimler üstüme üstüme yağıyor.
Korkuyorum kaybolmaktan.
Bir umut silahım, bir umut direncim.
Yapay bir yaşam içinde tek ayak sekiyorum.
Dirençle buluşan sek ayaklar,
Sarayda ağırlanıyorlar.
Adalet ufkunda siyasi demeçler büyüyor:
Saraylar büyük değildi adaletin olmayışı kadar.
Denizden halılı kentte, gri veremden bitmiş resimler.
Herkes eskiyi yad ediyor.
Adalet timsal, doğa misal, insanlar hisar...
Bu kent yeniden anlamlanıyor kötümserlikle
Bu kentin ufkunda güneşimi saklıyorum
Saklıyorum yarının umutlarına.
Umudum bende ve ben direnişteyim
İşte direniyorum umuda doğru
İşte direniyorum dünün lekelerinde
İşte direniyorum.
Kaybolmak yok diyorum
Savruk griliklerde
Kaybolmak yok ey benliğim!
Comments
Post a Comment