Kalıp? Sınır?
Dünyada her yerde
incecik çizgiler vardır. Aşk ile nefret, düşman ile dost, sadakat ile kin...
Uzadıkça uzar buraya çizilen harfler dizini. İncecik diyorum ve bunu güzelleme
olsun diye değil gerçekten böyle olduğu için söylüyorum. Yapabileceğiniz en basit
şey sizi dostluktan düşmanlığın serin kollarına atabilir. Ve bu çok kolaydır.
Sevdiğiniz insana gidip "Seni aldattım" derseniz ve sindirmesi için
de en fazla bir gün beklerseniz dün "nefesimsin" diyen insan size
"nefes almayasıca" ile kinini kusabilir. Hayatta hiçbir şey doğrusal
değildir. Hiçbir şey parabolik de değildir. Hiçbir zaman net
gözlemleyebileceğiniz bir düzende ilerlemeyecek hayat. Matematiksel hesaplar
ile veya mantıksal formüllerle hayatın olacaklarını hesaplamak düşünerek insan
yaratmaktan farksızdır. Şayet matematik hayatı kendi dilinde açıklayabilseydi
muhtemelen tanrı bir matematik profesöründen öte bir şey olmayacaktı.
Bugün var dediğiniz
bir insan yarın olmayabilecekken nasıl o insanı hayatınızın mihenk taşı olarak
koyabilirsiniz ki? Nasıl olur da geleceğiniz o olabilir? Ha insanlar geleceğe
demirlerini atarken çapalarının zinciri hep hayal olur. Geçmiş kelimelerimde de
söylemiştim: "Hayal, hayal olarak kaldığı müddetçe masumdur." Aksine
siz hayallerinizi bir gerçeklik rayına oturtup içine hayatınızı koyup
yürütürseniz, en ufak bir hayal kırıklığında raydan çıkan şey hayalleriniz
değil bu hayallerinizin içine oturttuğunuz hayatınız olacaktır. Bu yüzden
bahsedilen aksiliği yapmadığınız müddetçe masumiyet çizgisini aşmazsınız. Yine çizgilere
geldik ve bence bu çizgiler hayatımızın en önemli kriterleridir. Şehirlerin
sınır çizgilerini düşünün mesela. İki şehir arasında da ince bir çizgi vardır
ve bu iki şehir birbirinden uzak değildir. Uzak olan bu şehirlerin merkezidir.
Bu şehir merkezleri bizlerin benlikleridir. Ve insanlar her ne kadar yakın da
olsa benlikleriyle uzaktır. Belirledikleri kalıplar yani sınır çizgileri
insanların sağlıklı seviyeleridir. Bu seviyeler aşıldığı zaman benlikler bir
savaş içine girer. Yani kalıplar bizim savaşımızın zeytin dallarıdır. İnsanlar
kalıplardan korkarlar ancak kalıplar bizim gerçekliğimizin gerekçeli kanıtıdır.
Ancak kalıplar hakkında ayırdına varılması gereken bazı şeyler vardır. Derler
ki "Kalıplarınızdan kurtulun onlar arasında sıkışmayın" Evet kalıplar
arasında sıkışmayın. Ancak bu cümlede kocaman bir çelişki var. Kalıplar
olmaksızın koca bir varlığın içinde derin bir hiçlik olursunuz. Kalıplar
hayatımızda hep vardır ve olacaktır da. Örneğin "Bana seslenirken
dokunma" derseniz bir kalıp belirlersiniz. Bir başka değişle kendi
çizginizi. Bahsi geçen çelişki ise "kalıplarınız" kelimesindedir.
Kalıplar bizimse eğer kendi kalıplarımız arasında sıkışmayız çünkü bu kalıplar
zaten bizim belirlediğimiz şeylerdir. Yani bizim sınırlarımızdır. Eğer
"Başkasının kalıplarında sıkışmayın" olsaydı yargı hararetle
savunabileceğim bir önerme olacaktı. Ancak insan yarattığı bir şey içinde
sıkışmaz. (Tabii bunu inatla revize etme gerekliliğinden uzaklaştırmadığı
müddetçe.) İnsan ancak insanların yarattığı bir şey içerisinde sıkışabilir ki
yaratma aşamasında ne kadar olsa da o kendi yarattığı bir şey olmaz. Bence
yani... Bence kalıplar yani sınırlar olmalı. Bu bencesi bir başkasını hayırı
olabilir bu cümle ama benim gibilerin bencesi ve hatta gerçekliği olmaya devam edecektir
kalıplar.
Comments
Post a Comment