Sesleniyor Zaman

 



Zaman bize ta oralardan sesleniyor.

Henüz gidilmemiş hikayenin, henüz dönülmemiş anında;

Bir kahverenginden ötekine akar bakışlar.

Parmak uçlarım ezberlerken her dönemeci,

Bir plak gibi takılıyor o gözde.

Ezberliyorum, her sözü en ince detayıyla;

Bir sonbahar sabahı uyanıp 

Söylemek için kendi kendime, o dönemeçler olmadan.


Zaman bize ta oralardan sesleniyor.

Kokum kokuna komşu, komşu külünü borçlu.

Şimdi simurg heybemde borcuna mahsuben,

Şimdi heybem sonbahara kül iken.

Doğdu doğacak olan, yine de gidilmez sonbaharda.

Bakma sona atfen bahar denmişliğine,

Çiçekler solar, yapraklar dökülür de

Yine sessizce baharım demeye utanır.


Zaman bize ta oralardan sesleniyor.

Dalga dalga yükseltiyor kalbin içinden,

Gidenler dönenleri uğurlarken söylediği türküyü.

Her yol bir ayrıma gebedir ya,

Bir oradan bir buradan gidişlerin sesi yankılanıyor.

Tan yerine atılmış imzanın ıslaklığı,

Henüz bitmemişliği gibi hikayenin.

Lakin okudukça kelamlar yoruluyor vedanın yamacında.


Zaman bize ta oralardan sesleniyor.

Damağım kurumuş, nemini yitirmiş her hücrende.

Oradan taşır çocukluk masumiyetindeki yabancıyı.

Şekerini alırken hatırlar yabancıya atılan ağıdı.

Sarmalar da şekeri dinlemez öğüt öğüt dilimlenmiş ağıdı.

Oysa bir tembih ürkekliğinde yazmıştı anılarını.

Kahkahalar atışıyorken inci inci,

İşte orada diziliyorum boynundaki patırtıya.


Zaman bize ta oralardan sesleniyor:

Yol ayrımı hikayelerin, yok'a aykırı gerçekliği...

Tüm mesele buydu oysa,

Ne bahar sondu ne zaman geçiyordu.

Kahverengide kilitli, parmak uçlarımda izi...

Ne oydu ne buydu lakin hep oradaydı,

Kalp atışı patırtının gürültüsünde sevişmiş notaların hırsı.

Tüm mesele buydu; yoktu var edilenin yolunda ayırdığı.




Comments

Popular Posts